Birgün eve çok sarhoş geliyorum, ama midem acayip kötü. Tam uzanacakken birden içi boş kuş leşleri kusmaya başlıyorum, sonra da yorgunluktan o pis halimle yatıp annemin halıyı temizlemesini seyrediyorum.
Sonraki gün dışarıdan eve gelirken kapının önünde telefon çalıyor, arayan kişi de annem. Açtığımda ise şunlara benzer bişeyler duyuyorum,
Sonraki gün dışarıdan eve gelirken kapının önünde telefon çalıyor, arayan kişi de annem. Açtığımda ise şunlara benzer bişeyler duyuyorum,
- Bahadır, n'olur anlayışla karşıla, lütfen.
- Ne diyorsun anne, anlamıyo... -
- Ne diyorsun anne, anlamıyo... -
Kapıyı açtıktan sonra gördüklerimle hayretler içinde kalıyorum. Her zaman girdiğim çıktığım o apartman girişi, birden kocaman geniş bir lobi olmuş, ve mermerle kaplıydı. Tam orada lisemdeki İngilizce hocalarımdan birini görüyorum; "Bahadır çabuk koş buraya gel!" diyor bana. İki adım ötedeki aşağı inen merdivenlerin orda üniversiteden iki arkadaşımı görüyorum, (hatta bi' tanesi gerçek hayatta şaşırmaya bile üşenen bir insandır) ki ikisi de üzüntülü. Ben "Noluyor" dedikçe aşağı iniyoruz ve tam aşağıda daha büyük bir lobi ve tam ortasında büyük bir kalabalık daire biçiminde dizilmiş, diz çöküp ağlıyorlardı. Az ilerliyorum ve gördüklerim karşısında ben de dizlerime düşmüş bi' ağlamaya başlıyorum. Annemin kafası kesilmiş, ve bir fok balığı heykelinin başı yerine konmuştu.
"...
...
Nasıl kıydılar sana anne?
...
Neden yaptılar...
...
Bana bir isim ver,
BANA BİR İSİM VER,
ANNEE!!!"
Daha fazla dayanamayıp uyanmışım. Uykumda ağlamışım.
Bunu anneme anlatamadım tabii. Sıkıca sarılabildim anca.
Ve son olarak eksik kalan sözü tamamlamak isterim
"... in aqua sanitas."
...
Sanırım alkolü bırakmalıyım.
"...
...
Nasıl kıydılar sana anne?
...
Neden yaptılar...
...
Bana bir isim ver,
BANA BİR İSİM VER,
ANNEE!!!"
Daha fazla dayanamayıp uyanmışım. Uykumda ağlamışım.
Bunu anneme anlatamadım tabii. Sıkıca sarılabildim anca.
Ve son olarak eksik kalan sözü tamamlamak isterim
"... in aqua sanitas."
...
Sanırım alkolü bırakmalıyım.