Tipik bir akşam vakti yemeğine çalıştırdığım ders sonrası yolda yorgun bir şekilde yürürken ayağımın bir kutu kolaya takılmasıyla kendime geldim. Garip tarafı hiç açılmamıştı ve nedense canım o ara çok kola çekti. Açtıktan sonraki "tıst" sesiyle Imp beliriverdi. Ve aramızdaki konuşmalar:
+ Ey insan, beni bu hapistaneden kurtardığın için sana minnet borçluyum. Dile benden ne dilersen!
- Hocam ben seni ruhunu satanların yanında sanardım.
+ Uzun hikaye. 3 dileğin nedir insan?
- Biraz düşüneyim...
(Bir süre sonra)
+ Hadi be oğlum. Para, şöhret, bilgi, yok mu bi isteğin?
- Bilgiye pek ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum, öğrenilir. Parayı da ileride bilgilerimden kazanacağımdan dolayı ona da ihtiyacım yok. Şöhret bu ikisiyle de gelecek zaten.
+ İddaalısın.
- İddaasızsın. İnanılmaz kozmik güçlerin var. Ve dar bir yaşam alanın.
+ Bu iş gittikçe hoşlaşıyor.
- Mantis Shrimp i bilir misin? Teknolojinin sınırları yok ama, onların gözünden dünyayı görebileceğimizi sanmıyorum. Onlar gibi görebilmek istiyorum.
------Bu arada alt bilgi http://theoatmeal.com/comics/mantis_shrimp ------
+ Dileğin benim için bir emirdir.
(Belki de hayatımın en müthiş kararlarından biriydi. Görüşüm aynı tanımdaki gibi gökkuşaklarından oluşan bıir nükleer santrale dönmüştü.)
+ Sonraki dileğin?
(Yine bayaa bir süre geçer...)
+ Güzel bir kız?
- Daha güzelleri olacaktır. Ve zekileri.
+ Sosyalizm?
- Biz kazanmalıyız.
+ Dünya barışı?
- Aslında düşündüm. Ama o zaman da ilk kavgayı ben çıkarırdım. Hah buldum. Suyu şaraba döndürme yeteneği istiyorum.
+ Peygamber kontenjanı dolu.
- Uzun ömür?
+ Çok banel.
- Hey, burda dilekleri dileyen benim. Hem, çok banel. Sen o zaman bana bi dondurmalı kadayıf ver.
+ Bu mu?
- He. Ama dondurması maraş olacak. Kadayıf da böyle dolu dolu olcak üff ne yenir.
+ Dileğin benim için bir emirdir.
(Dondurmalı kadayıflar yenir ve yeniden bi düşünmeye girişilir.)
+ İyi yedik. Hadi son dilek.
- Son dilek hep kafamdaydı zaten.
+ Nedir?
- Şey, (Burada Rammstein-Mein Teil in meleğin Till`e sakso çektiği sahneyi gösteriyorum. Imp şokta tabii.)
+ Ben melek değilim.
- Azıcık olunmuyo mu?
+ Sus sikecem belanı. Sabbbbahtan beri dileklerini bekliyorum senin. Şu son dileğini dile de dünyayı ele geçirmeye başşş...
(Ve abuk bir sessizlik. Baştan beri bu varlığın bana beleşten iyilik yapmayacağını anlamıştım.)
+ Dünyayı ele geçirebilmem için bir vasi gerekiyor. Böylece öbür tarafta bütün yaşayanların günahları senin üzerine olacak. Şunu bil ki son dileğini vaadetmezsin de. Ama böyle olursa, seni ömrünün sonuna kadar taciz edeceğim. Seçimini yap, Mantis.
(Gözlerimi kapattım. Çantamda kalan son bir damla suyu içip bakışlarımı Imp`e çektim.)
- Son dileğimi söylüyorum iblis. Keşke o kutu kolayı açmayayıp metronun kaba inşaatındaki çimentoya fırlatsaydım.
+ SEN! SENİ PISLİK! BUNU ÖDEYECEKSİN! ÖBÜR TARAFTA RAHAT YOK SANA! SANA VE BÜTÜN SEVDİKLERİNE!
- Bu replikte dileğimle ilgili birşey söylemen gerekiyor sanırsam.
+ D-d-d-dileğiniz, benim için bir emirdir...
Dünyayı bir kez daha kötülerden kurtarmış oldum. Mantis Shrimp gözlerimi kaybettim ama, o renklerin nasıl olduğu araştırmalarıma ışık tuttu.
Ve o Dondurmalı Kadayıf, gerçekten lezzetliydi.
P.S. Bu yazının büyük kısmı benimdir. Fakat bazı kısımları küçükken izlediğim bir filmden geldi aklıma. Hatırlarsanız bana da söyleyin.